20 Temmuz 2011 Çarşamba

Bugün Dost Yaralanmış Yine Gönlüm Hoş Değil...

Futbolun asla futbol olmadığı bir gerçekken ve bu oyun her geçen gün artan maddi değeriyle, reklamlarıyla ve süper starlarıyla bir spordan çok kendi kendini yiyerek büyüyen bir canavara dönüşürken bazı camialar yapı olarak yeni  futbol düzenine ayak uyduramıyorlar. Ya da bu düzene geçerken eski geleneklerini gözardı etmek zorunda kalıyorlar.

Yazımıza konu olan Beşiktaş camiası da bu geçişe bir türlü uyum sağlayamayan kurumlardan biri durumunda.

Beşiktaş camiasının son günlerde yaşadığı stresli dönemden ne zaman çıkacağı ve bu dönemi yara alarak mı yoksa daha güçlenerek mi atlatacağı tam bir muamma ancak Beşiktaş'ın yöneticisiyle, taraftarıyla ve futbolcusuyla şapkasını önüne koyup düşünmesi gereken bir zaman varsa o da bu içinde bulunduğumuz dönem olsa gerek.

Siyah Beyazlı camia, ne yazık ki endüstriyel futbola süratle geçiş yaptığımız aslında geç bile kaldığımız şu dönemde bu geçisin etkilerini olumsuz anlamda iliklerine kadar hissediyor.

Semt kültüründen gelen muhafazakar yapı, Baba Hakkı, Şeref Bey ve Süleyman Seba'nin en önemli temsilcileri olduğu Beşiktaşlılık duruşu ve bu duruşun yeni yönetimler, yeni taraftarlar ve yeni futbolcular tarafından gelişen futbol düzenine net bir şekilde aktarılamaması durumu sıkıntıları da beraberinde getiriyor.

Beşiktaş'ın kongre yapısında çatlakların olduğu çok net. Hatta bazı eski kongre üyeleri, kongre üye yapısı içinde Beşiktaşlı olmayanların oldukça fazla sayıda bulunduğunu açık bir şekilde beyan ediyorlar.

Başka bir anlatımla Beşiktaş'ın en önemli meclisi olan kongre ve bu kongreyi oluşturan kongre üyelerinin yapısında bile ciddi sıkıntılar var.

Eskiden daha az başarıyı düşünen, takımın aldığı sonuçla değil sahadaki oyunuyla ilgilenen bir taraftar yapısı varken şu an özellikle genç taraftarların aklı fikri sportif başarıda. Bu durum da kulübün eski kültürüne büyük bir zıtlığı içinde barındırıyor.

Ancak Beşiktaş camiasını sorunu olduğu kadar çözümü de içinde muhafaza ediyorr. Hem de bu çözüm çok uzaklarda değil burunlarının dibinde.

Siyah Beyazlı ekibin yapması gereken en azından yönetim ve kongre yapılanması konusunda camia içerisindeki “güzel insanları” takip etmesi olacaktır.

Süleyman Seba'nın açtığı yol hala duruyor. Ayrıca iki yıl önce bugün kaybettiğimiz Vedat Okyar'ın yani Beşiktaşlı taraftarların deyimiyle “güzel insanın” Beşiktaş'ın yapısı, oluşumu ve gelenekleriyle alakalı yazdığı yazılar ve verdiği demeçler daha çok taze.

Beşiktaşlılar en azından kulübü idare etme yönünden geleneklerine bağlı kalırlarsa ve endüstriyel futbol dediğimiz canavara sürekli başarıyı hedefleyen değil de geçmişten devraldıkları sonuna kadar sahiplenme ve Beşiktaşlılık duruşlarını muhafaza ederek girerlerse yine bundan sonraki yıllarda da dimdik olacaklardır.

Ancak değişen dünyaya körü körüne uyum sağlama telaşında olunur ve gelenekler, semt kültürü hiçe sayılırsa o zaman koskacaman camianın okyanusta dalgalar arasında kalan ufak bir tekneden farksız olmayacağı da acı bir gerçektir.

Yaşanan şike iddiaları ve tutuklamaların ne getireceği şu an belirsizliğini koruyor ancak Vedat Okyar'ı andığımız bu günde ve daha sonraki günlerde Beşiktaş'ı Beşiktaş yapan değerlere sahip çıkmak yaşanan gelişmeler ne olursa olsun geleceğe daha umutla bakmak açısından büyük bir fayda getirecektir.




* bu yazı Sporx.com' dan Eray Aydemir'in "Güzel İnsan" isimli makalesinden alınmıştır. (20/07/2011)